Ortada Kalmış Çocuklar: Uyaran Eksikliği

Ortada Kalmış Çocuklar: Uyaran Eksikliği
Ortada Kalmış Çocuklar: Uyaran Eksikliği

ORTADA KALMIŞ ÇOCUKLAR: UYARAN EKSİKLİĞİ

 

Bebeklik dönemi gelişim açısından kritik önem taşımaktadır. Bu kritik yıllarda ebeveynler özellikle de bebeğin bakım ihtiyaçlarını karşılayan anneler çocuğun ilk ve temel eğitimcisi rolündedir. Ayrıca anne bebek bağlanmasının da geliştiği bu dönemde, annelerin çocuklarının gelişimini desteklemek için onlara çeşitli uyaranlar sağlaması ve ilgi göstermesi kıymetlidir. Ebeveynlerin çocuklarına sağladıkları zengin destekleyici bir ortam, çocuğun gelişiminde oldukça büyük öneme sahiptir (Şahinöz, 2019). Uyaran eksikliği gelişimin kritik evresi olan 0-3 yaş arasında çocuğun ihtiyaç duyduğu duygusal iletişim ve etkileşimin yetersizliği, ebeveynlerden biri ya da her ikisinin depresif süreçleri, erken dönemde yoğun ekran kullanımına bağlı olarak çocuklarda Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) yelpazesi içerisindeki bazı belirtileri ve /veya gelişimsel geriliği olan çocukları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. “Ortada Kalmış Çocuklar” ifadesi ile uzmanların bu çocukları tanımlamakta zorlandığı ve yanlış tanılar almasından kaynaklı kullanmak istedik. Sıklıkla otizm, DEHB, öğrenme güçlüğü, kaygı bozukluğu gibi tanılar almaktadırlar. Daha çok 3 yaşa kadar olan çocuklar için psikiyatri ve psikoloji kliniklerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Uyaran eksikliği tanı olmamakla birlikte bir sendromdur. Çocuklarla çalışan uzmanlar arasında terimin kullanımı konusunda farklı görüşler olsa yakın zamanda literatürde sıklıkla kullanılacağı kanısındayız. Uyaran eksikliği daha çok sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmiş ama sonradan sağlıksız ve işlevsel olmayan bir gelişimsel sürece giren çocukları tanımlamak için kullanılmaktadır.

 

Çocuk için erken uyarıcı çevrenin sağlanmamasının sadece gelişimsel durumdaki bir boşluğa yol açmayacağı, aynı zamanda duygusal yeteneklerdeki zayıflığa, duyusal motor geriliğe, gelişimsel geriliğe ve konuşmanın gecikmesine de yol açabileceği bilinmektedir (Koçyiğit ve ark., 2016). Yapılan araştırmalarda uyaran eksikliği yaşayan çocuklarda zeka geriliğinin daha fazla olduğu görülmüştür (Ayaz ve ark. , 2011). Sık geçirilen enfeksiyonlar, yoksulluk, sevgi ve uyaran eksiklikleri de bu gelişimi olumsuz etkileyen faktörlerdir (Bertan ve ark. 2009).  

Erken dönemde çocuğa uygun uyaranların verilmesi, çocuğun zekasını ve öğrenme kapasitesini arttırmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda sevgi evlerinde kalan çocuklarda ailesinin yanında kalan çocuklara göre uyaran eksikliğinin daha yüksek, zihinsel gelişimin ise daha düşük olduğu bulunmuştur (Sadak, 2020). Ebeveynlerin bebeklik dönemine ilişkin gelişim ile ilgili bilgi sahibi olmaları onların bebekleri ile iletişimini güçlendirecek, uygun uyaranlar vermelerine olanak sağlayacaktır. Uyaran eksikliğinin 0-5 yaş arasında örülme oranı %14,5’tir. (Sevgen, 2017).

 

             Uyaran eksikliği sendromu yaşayan çocuklar; sosyalleşmede yetersizlik, diğerleri ile duygusal olarak bütünleşmede zorluk, diğerinin varlığını algılamada yaşanan kısıtlılık, sosyal beceri yetersizliği, bedeni etkin ve efektif kullanamama, dil gelişiminde belirgin gecikme ya da gerilik, yönergeyi algılamakta zorluk, ifade edici dilde yetersizlik, beden sinyallerine dair düşük farkındalık, ince motor ve kaba motor süreçlerde zorluk… en sık görülen belirtilerdir. Otizm Spektrum Bozukluğu’nu düşündüren ve karıştırılan belirtile ise ifade edici dil yaşanan zorluk ve sosyalleşme yaşanan kısıtlılıktır.

 

             Uyaran eksikliği sendromu yaşayan çocukların gelişimsel öyküsünde ebeveyn depresyonu, yoğun ekran kullanımı ve kaygılı / koruyucu ebeveyn tutumu çok tipiktir.

Uygun tedavi süreci ile uyaran eksikliği yaşayan çocukların doğal gelişimsel seviyesini yakalaması mümkündür. Bol uyaran, bol oyun ve 0 ekran maruziyeti ve okul desteği süreçte olmazsa olmazdır. Bazı vakalarda özel eğitim, ergoterapi, duyu bütünleme ve psikoterapi gerekmektedir. Alınan desteklerle birlikte pek çok çocukta tanı gerektiren hiçbir durum olmaması sebebiyle uyaran eksikliği tabiri oldukça yerinde bir kullanımdır.

 

Klinik Psikolog Ahmet Sert

Psikolog Fatih Güleç